Devletin gerçek sahipleri artık Doğu Türkistan'da yaşanan zulmün son bulması için ümitlenmiş ve harekete geçmişlerdi.
Her iki ülke de küresel dengelerin sarsılmaması için devletlerarası savaş yerine tarihlerinden gelen mitleri kullanmayı tercih etmişlerdi. Çin mitolojisi de Türkler kadar güçlüydü. Tarihten gelen iki inanılmaz güce karşı topyekün savaş ilan
ederek binlerce insanın canını tehlikeye atmak yerine, böyle bir yola başvurmuşlardı.
Ama Çin, ülkelerindeki Kür-Şad'ı ortaya çıkaracak Türk ajanlarını her yerde arıyor, onlara dair hiçbir iz bulamıyordu.
Ortaya çıkan Korona salgını da sinirlerini iyice germişti. Toplama kamplarındaki baskıları arttırmış, işkenceler yetmemiş
gibi artık göz göre göre soykırım yapmaya devam ediyorlardı.
Bölgenin zengin yer altı kaynakları İngiltere ve İsrail'in de iştahını kabartıyordu. Fakat Türkiye'den korktukları ve Dünyalar
Savaşından yenik ayrılmış olmaları nedeniyle hareket edemiyorlardı. Ötüken Antlaşmasına sadık kalmak zorundaydılar
ve bu ellerini kollarını bağlıyordu. Ama gizli gizli Çin'in bu zulmünü destekliyorlardı.
Amerika, sessizliğini sürdürüyor, son dönemde ekonomisiyle süper güç konumunda tahtını sallamaya başlayan Çin'in mi
yoksa her defasında Orta Doğu'da oyunlarını bozan Türkiye'nin mi yanında olması gerektiğine karar veremiyordu.
Rusya, bir ileri bir geri hareket ediyor, hem müttefiki Türkiye'ye, hem en iyi dostum dediği Çin'e eşit mesafede durmaya
devam ediyordu.
Her şey yakın zamanda ortaya çıkacaktı. Ülgen'in Nefesi Etkindi. Dünya, Türkün gücüne ve intikamına kısa sürede şahit
olacaktı...
Göktengri Türkü korusun!