Yiğit’in babası:
Rüyanda neler gördüğünü anlatmak ister misin?
Yiğit:
Çok şey gördüm baba. Bir şehir vardı ve gece yarısı o şehre sürekli bombalar düşüyordu. O kadar çok bomba patlıyordu ki, gökyüzünü gündüzmüş gibi aydınlanıyordu. Evlerinde el ele tutuşmuş bir şekilde korkarak bekleyen aileler vardı. Her an bir bomba oturdukları eve isabet edebilir ve evlerini yok edebilirdi. Çocuklar ağlıyordu babacığım. Soğukta üşüyen bebekler, çaresizlikten ağlayan anneler gördüm. Bir damla su bile içemediği için ağlayan çocukları gördüm. Kimse onlara yardım etmiyordu? Koca şehir içerisinde hapsolmuş öylece ölümü bekliyorlardı. Yaşlı bir amca gördüm baba. Ayşe Ayşe, canım torunum!” diye bağırıyordu. O da Hasan dedem diyordu. Sonra Ayşe kayboldu. Başta bir gölge oldu, sonra bir kuş oldu ve uçup gitti. Hasan dede; hiç hareket etmeden öylece yere çökmüş, uçan kuşun arkasından bakakalmıştı. Sonra bir gözyaşı süzüldü Hasan dedenin gözlerinden. Hasan dede “Ruhumun ruhu” diye sevdiği torununu kaybetmişti. Ayşe ölmüştü.
Evler gördüm yıkılmış, harabeye dönmüş yüzlerce ev… Her yer yangın yeriydi. Çok korktum baba çok.
Yiğit’in rüyasında gördüğü bu yer neresi? Yiğit buradaki insanlar için neler yapacak? Yiğit Rüyasındaki yere gidecek mi? Eskimiş bir evden gelen ışıkların sebebi nedir? Sıra dışı olaylar bu kitapta. Gelin birlikte okuyalım…