Dil mesafeleri aşarken zamanın yükünü de taşıyan sınırsız bir bulmacadır. Türkçenin sanat yolu, kendini her seferinde büyüten çağların akışıyla tecrübe edilmiş, kenetlenmiştir. Şiirin dili ise bütün hesapları bozan, anlamı yücelten bambaşka bir yoğunlaşmadır. Satırtaşlarını döşeyen her eylem de Türkçe dediğimiz yüce saflığın muazzam varlığını bir gül goncası ferahlığında, kavuşma arzusunda tutmaktadır. Bu yönüyle sabırla örülmüş söz deryasının olgun şiir karakterlerinden birisidir Cahit Günay şiiri ve sözü. O kendi şiir dilini kurmuş olmanın yoğunluk ve derinliği içinde derdini bir çırpıda söylenmiş hissi veren ifadelerle aktarsa da aslında zamanın, zeminin bütün sarsıntılarını lafzın ruhuna kaydetmiştir. Söylemi derin ve berraktır. Kollarından birisini Türkçe söyleyişin Dede Korkut'una uzatırken, diğerini Anadolu'nun âşıklık geleneğiyle harmanlanmış modern şiiriyle kucaklayıp şiirsel, destansı ifadesini oluşturur. Sözünü özü belleyen her satır yoğun yaşanmışlıkların hassas yürekteki sarsıntılarının karşılığıdır. Kendi dünyasına gömülü, duyarsız sembol icatçılarının aksine Günay şiiri sınırsız dostluklar kurarak okuyucusuyla hasbihal eder. Toprağın, insanın, Anadolu'nun bütün aksülamellerini not eden içten satırlarla bizi daima karşılar.
Cahit Günay şiiri coğrafyanın kesif mercanlarıyla Türkçeye kazıdığı yeni, içten bir değer duruşudur...
Prof. Dr. Fatih Arslan